Hayreddîn Halil bin Kâsim Rahmetullahi aleyh Hayatı
Kastamonu-Küre'de medfun âlim ve velîlerin büyüklerinden. Ataları, Moğolların İslâm ülkelerini istilâsıyla Anadolu'ya gelmiş ve Kastamonu'ya yerleşmiştir. Hayreddîn'in babasının adı Kâsım, dedesinin adı ise Hacı Safâ idi.Doğum târihi bilinmemektedir. 1475 (H.879) senesinde vefât etti.
İlk öğrenimini memleketinde yaptıktan sonra Bursa'ya gitti. Bir müddet Molla İbn-i Beşîr'den ilim öğrendi. Bursa'dan Edirne'ye geldi. Burada Molla Hüsrev'in kardeşinden ilim öğrendi. Fahreddîn Acemî'den de tefsîr ve hadîs ilimlerini tahsîl etti. Edirne'den Bursa'ya gitti. Sultâniyye Medresesi müderrisi olan Şemseddîn Fenârî'nin oğlu Yûsuf Bâlî'den de bir müddet ilim öğrendi. SonraMolla Muhammed Yegân'ın yanına gitti. Bu zâtın sohbetlerinde ve hizmetinde bulundu. Burada fazîleti, güzel ahlâkı ve ilmi ile meşhûr oldu.O zaman Kastamonu beyi olan Candaroğlu İsmâil Bey, Taşköprü kasabasında Muzafferiyye Medresesini yaptırmıştı. Molla Yegân'dan yaptırdığı medreseye talebesinden birini müderris göndermesini istedi. Muhammed Molla Yegân da, Muzafferiyye Medresesine Molla Hayreddîn Halil'i müderris olarak gönderdi. İsmâil Bey, Hayreddîn Halil'e günde 30 akçe maaş tahsis etti. Ayrıca Küre'de çıkarılan bakır mâdeninden de 50 akçelik tahsisât ayırdı. Hayreddîn Halil, burada bir müddet rahat ve huzur içinde talebe yetiştirdi. Molla Hayreddîn'in Taşköprü'deki medreseye müderris tâyin edilmesinden sonra bu âile Taşköprüzâde diye anılmaya başlandı. Fâtih Sultan Mehmed Han, Candaroğulları beyliğini Osmanlı topraklarına katınca, Küre'deki gelirini alamaz oldu. Fâtih, İstanbul'da Sahn-ı Semân Medreselerini yaptırdığı sırada, Pâdişâhın hocası bulunan Hoca Hayreddîn, Molla Hayreddîn'i öğerek kendisinden ilim tahsil ettiğini bildirmişti. Bunun üzerine Sultan Mehmed Han da onu bu medreselerden birine müderris tâyin etti. Fakat kabul etmeyince, Fâtih, Hayreddîn Halil'i Taşköprü'deki Muzafferiyye Medresesi müderrisliğinden azletti. Bundan maksadı, Molla Halil'e İstanbul'da Sahn-ı Semân Medresesinin müderrisliğini kabûl ettirmekti. Hayreddîn Halil hazretleri maddî bakımdan sıkıntıya düşmesine rağmen, vazife istemedi. Taşköprü ileri gelenleri, MollaHalil'in sıkıntı yüzünden İstanbul'a gitmek için yola çıkamadığını zannedip, aralarında on bin akçe topladılar ve; "Bununla yol ihtiyâcını giderirsin" demek istediler. Fakat o, bunların hiçbirini kabûl etmedi. "Bana Allahü teâlâdan başkasından bir şey istemek uygun değildir." dedi.
Daha sonra Küre kasabası halkı Taşköprü'ye geldi. Bir hayli yalvardıktan sonra, Hayreddîn Halil'i kasabalarına götürdüler. Burada her Cumâ günü vâz ve nasihat ederdi. İnsanlara, Allahü teâlânın dînini öğretirdi. Vefât edinceye kadar burada kaldı. Cenâzesi, vâz ettiği Hızır Efendi Câmiinin avlusuna defnedildi.
MollaHayreddîn Halil, kırk sene Taşköprü'de Muzafferiyye Medresesinde müderrislik yaptı. Belâgat, usûl, tefsîr, hadîs ve fıkıh ilimlerinde büyük bir âlim idi. İslâmiyete çok bağlı, helâl ve haram olduğu bilinmeyen şüpheli şeylerden sakınmakta pek dikkatliydi. Temiz kalpli olup, temiz giyinirdi. Faydasız işlerden, gıybetten, dedi-kodudan ve boş sözlerden uzak dururdu. Mescidde çok Kur'ân-ı kerîm okur ve îtikâf yapardı. Çok nâfile namaz kılar ve devamlı oruç tutardı.
Hocazâde'den nakledilir: Mevlânâ Hayreddîn Halil, Bursa'da Sultâniyye Medresesinde görevli iken, dersleri çok güzel ve tatlı anlatırdı. Ben bile ders saatini bekler, onun anlatışını dinlemekten zevk alırdım. Eğer yaşı benden çok genç olmasaydı, ondan ders almak isterdim."