Melâmî yolu büyüklerinden. İsmi Nalini Mehmed Mimi Dede'dir. Aslen Bergamalı'dır. Geçimini Nalıncılık yaparak temin ederdi. 1592 yılında vefat etti. Defnedilmesi esnasında büyük bir kerameti görüldü. Şöyle anlatılır:
Bir Cuma günü Sultan Üçüncü Murad Han, İstanbul esnafını kontrol ve halkın durumunu tetkik etmek üzere, yanına Şeyhülislâm'ı da alarak, tebdili kıyafet ile çarşıya çıkar. Pâdişah Üçüncü Murad, Fatih semtinde gezerken bir kalabalık görür ve Şeyhülislâm'a dönerek der ki:
"Git var, oradaki kalabalık ne ister, öğren, gel!"
Şeyhülislâm, Pâdişahın bu sözü üzerine kalabalığın bulunduğu yere gider. Durumu öğrenir ve Pâdişaha gelip şunları söyler:
"Pâdişahım, zındık dedikleri bir adam ölmüş. Cenazesini kimse yıkamak istemiyor. Yıkayıp yıkamamak için tereddüt gösterip münakaşa ediyorlar."
Pâdişah, Şeyhülislâm'ın bu sözü üzerine daha da meraklanır. Kalabalığın içine karışır, önüne gelen birine sorar:
"Kimdir, bu zındık dediğiniz adam?"
"Nalıncılık yapan ihtiyar bir sanatkârdı ve adına Nalıncı Baba derlerdi."
"Bu Nalıncı Baba'ya niçin zındık derlerdi?"
"Efendim, bu Nalıncı Baba, Cuma namazı dışında camiye gitmez ve namaz kılmazdı. Kazandığı para ile her akşam şarap alır, evine götürür ve içerdi. Ayrıca, her cuma akşamları da baştan çıkmış uygunsuz kadınları evine toplar, âlem yapardı. Bu sebeble, bu zındık adamın cenazesini yıkamak ve namazını kılmak caiz değildir."
Pâdişah aldığı bu cevaplar üzerine daha da meraklanır. Şeyhülislâmın kulağına eğilerek:
"Bu durum bana çok garip geliyor. Bu fakir Nalıncı Baba'nın cenazesi ortada kalmasın. Bu işi biz yapalım! Ben cenazenin suyunu dökeyim sen de yıka!"
Şeyhülislâm, Pâdişahın bu isteği üzerine hemen cübbesini çıkarır ve cenazeyi yıkamak üzere hazırlanır.
Bu arada Pâdişah da kollarını sıvar ve orada bulunan bir su kabını eline alarak kaynamakta olan kazandaki sıcak sudan, cenazenin suyunu döker. Pâdişah ve Şeyhülislâm, herkesin garip bakışları arasında Nalıncı Baba'nın cenazesini yıkarlar, hazırlarlar, namazını kılıp gömülmesini sağlarlar.
Bir müddet sonra Pâdişah Üçüncü Murad Han, merak ettiği bu garip olayı anlatmak için Nalıncı Baba'nın hanımını saraya çağırtır ve
"Hatun, siz kimin eşisiniz?" diye sorar.
Nalıncı Babanın hanımı ise "Nalıncı Baba'nın." der.
Pâdişah tekrar: "Kocanız nerede?" deyince,
"Kocam bir hafta evvel vefat etti Pâdişahım."der
"Kocan ne iş yapardı?"
"Efendim! Çok güzel nalınlar yapardı. Geçimimizi onunla sağlardık."
"Senin kocan güzel nalın yaparmış, fakat zındıkmış. Buna ne dersin?"
"Zındık değildi Pâdişahım."
"Böyle söylersin ama, senin kocan camiye gitmez ve namaz kılmazmış, öyle mi?"
"Beş vakit namazını uzak mescitlerde kendisini tanımayanlarla kılardı. Eve geldiği zaman da gece sabaha kadar ibâdet ederdi."
"Peki, her gün aldığı şarapları ne yapardı?"
"Kocam her akşam şarap getirirdi Pâdişahım ama eve gelince iki rek'at namaz kılar, Allah'a şükrederdi. Ve derdi ki: "Allahım! Mü'min kullarının şarap içmelerine mâni olabilmek için bana bu günkü kazancımdan iki kilo şarap almayı nasip eylediğin için sana şükürler olsun. Sen büyüksün, günahkâr kullarını affeyle!" der ve şarapları helaya dökerdi."
"Böyle dersin hatun ama senin kocan her cuma akşamları uygunsuz kadınları eve toplar onlarla eğlenirmiş." deyince;
"Evet pâdişahım. Kadınları eve çağırır fakat kendisi başka yere gider, onun hazırladığı nasihatları ben kadınlara okurdum. Böylece bir çok kadın, pişman olup tövbe etmişlerdir. Kocamın bu hâli çeşitli dedikodulara sebep olmuş ve adı zındığa çıkmıştı. Bundan dolayı da herkes ona zındık adam demeye başlamıştı. Bu durum daha da ileriye gidip, kendisine nalın yaptırmaz oldular. Böylece geçimimiz zorlaşmıştı. Fakat çok iyi nalın yaptığı için, yalnız civar yerlerden gelenler nalın yaptırıyorlar ve biz de geçimimizi kıt kanâat temin ediyorduk. Ben kendisine bu huyundan vazgeçmesi için durmadan yalvarıyor, "Efendi! Bak hastasın. Bir gün ölüp kalacaksın. Adın zındığa çıktı, cenazeni yıkayacak insan bulamayacağız. Cenazen ortada kalacak, vazgeç bu huyundan!" dediğim zaman, o bana derdi ki:
"Hatun! Hatun.. Sen onu merak eylersin? Ben öldüğüm zaman benim cenazem ortada kalmaz. Benim cenazemi Şeyhülislâm yıkar, pâdişah da suyumu döker. Sen merak etme!"
Bir gün öldü kaldı. Kimse cenazesini zındık diye yıkamak istemedi. Fakat o sırada iki garip adam geldi. Biri cenazesini yıkadı, diğeri de suyunu döktü. Ve yine o iki garip adam tarafından namazı kılınıp defnedildi.
Pâdişah, kadına bir kese altın ihsan eder ve ölünceye kadar geçiminin temin edilmesi için emir verir, kadını saraydan uğurlar.
Nalıncı Baba'nın türbesi, İstanbul Unkapanı'nda Cibâli'ye giderken, Üsküplü Caddesi üzerinde, Haraççı Kara Mehmed Câmii karşısındadır.