Ömer Nâimî Efendi,Yeniçeri isyânları sırasında Kayseri'ye gitti. Kayseri'de Hoca Kâsım Efendi, Gözübüyükzâde Hacı Vâhid Efendi, Sarı Abdullahzâde Mehmed Efendi gibi meşhur âlimlerden ders aldı. Hoca Kâsım Efendiye talebe olunca, medresede yer bulunmaması yüzünden, kendisine dar, rutubetli ve karanlık bir hücre verildi. İlim öğrenme uğruna bu meşakkate katlandı. Kısa bir süre sonra zekâ ve kâbiliyeti sâyesinde hocasının teveccühünü, yakınlığını kazandı. Hocası ona kendi odasını verdi. Sekiz sene Kayseri'de ilim öğrendikten sonra icâzet, diploma alarak memleketine döndü.
Ömer Nâimî Efendi Harput'ta birçok talebe yetiştirdi. 1843 senesinde Hac farîzasını yerine getirmek için Hicaz'a gitti. Yolculuğu sırasında birçok âlim ile görüştü. Hac dönüşünden bir süre sonra bir vergi meselesinden dolayı Konya'da mecburî ikâmete gönderildi. Sonra affedilerek memleketine döndü. 1866 senesinde İstanbul'a gitti. Burada ileri gelen âlimlerle görüştü. Daha sonra memleketine döndü.
Ömrünün sonlarına doğru iki gözü de görmez oldu. Yerine oğlu Abdülhamîd Efendi geçerek talebe yetiştirmeye başladı. Bir gece Abdülhamîd Efendi, rüyâsında başında çok kıymetli tâc olan bir gelinin evlerine geldiğini gördü. Sabah hemen babasının yanına giderek rüyâsını anlattı. Ömer Nâimî Efendi, tebessümle; "Heyecanlanmaya lüzum yok. Mısır'da Tâc-ül-Arûs isimli bir kitap neşredilmiştir. Demek ki, bize de gönderiyorlar." diye cevap verince, oğlu tâbire hayret etti. Birkaç gün geçmeden kitap posta ile geldi. Ömer Nâimî Efendi 1882 (H.1300) senesi PerşembeyiCumâya bağlayan gece vefât etti.Harput mezarlığına defnedildi.
Ömer Nâimî Efendi çeşitli konulara dâir eserler yazmıştır. 1) Şerh-i Rub'u Risâlesi, 2) Velediye Hicâbisi, 3) Şerh-i Kasîde-i Bürde, 4) Manzûme-i Nâimâ. Belli başlı eserleridir.