Osman Nureddin Şems Efendi namıyla meşhur olan veli. 1814 (H.1229) senesinde doğmuştur. Doğum yeri, İstanbul'da, Bâbı âlî civarında, Hocapaşa Mahallesidir.
Babası, Maliye Nezareti Esham Kalemi memurlarından, Nakşilerden, "Hoca Emin Efendi" diye meşhur, Seyyid Muhammed Efendi'dir. Hoca Emin Efendi, bilâhare, Kuşadalı İbrâhim Halvetî'ye bağlanıp, yirmi üç sene inzivaya çekilmiştir. 1 Mart 1872 tarihinde, seksen üç yaşında vefat edip, Üsküdar'da Karaca Ahmed Türbesi karşısındaki, hususi kabristana defn olunmuştur.
Osman Şems Efendi, ilk tahsilini bitirdikten sonra, geçimini temin etmek için, Hoca Paşa'da tütün ticaretiyle meşgul olmuş, yine bir taraftan tahsile devam etmiştir.
Bu sırada, bir derviş gelip, çubuğuna tütün doldurmasını söyleyince çubuğu doldurduktan başka, bir avuç tütün de hediye etmiş. Derviş, dükkânın ne zaman açıldığını sormuş. İkiüç ay evvel açıldığını söylemiş. Bunun üzerine derviş "dükkanı üç ayda kaparsan, zararla kapatırsın. Altı ayda kaparsan, sermayeyi tüketirsin. Bir sene devam edersen, sermayen kadar borca girersin," demiş. Osman Şems Efendi, "Hakikaten altı ayda sermayeyi tükettim" buyurmuşlardır.
Yaratılışında bulunan aşk ve irfan arzusu çoğalınca, evlerinin civarında bulunan Nakşi İsmail Efendi merhuma talebe olmuştur. 1839 tarihine kadar sohbetine devam ederek tasavvufi terbiyeyi tamamlamıştır. Hocasının vefatı üzerine; Kuşadalı İbrahim Halvetî'nin sohbetlerine devam etmiştir. Yedi sene bu sohbetlere devam etti. 1848 senesinde İbrahim Efendinin vefatı üzerine, tekrar kendisine bir mürşid aramaya başladı. Nihayet, 1848 senesinde, Kâdirî büyüklerinden, Ünyeli Şeyh Abdurrahîmi Üveysî'nin sohbet halkasına katıldı. Abdurrahîm Efendi, Osman Şems Efendide büyük bir kabiliyet gördü. Osman Şems'in nefsini kırmak için; "Oğlum, bizim talebemiz olmak istersen odun yarıcılığı etmen lâzım. Bunu yapabilir misin?" buyurdu. Osman Şems, bunu büyük bir iştiyakla kabul etmiştir. Yedi sene hizmetlerinde bulundular. Bundan sonra irşada mezun oldu.
Osman Şems Efendi, bir müddet, inziva eyledi. Sonra Üsküdar'da, İnâdiye'de Nalçacı Halil Efendi Dergâhı civarındaki hanelerinde insanlara doğru yolu göstermekle meşgul oldu. Tesîri aşk ile:
"Sâlikânı mesleki sultânı Bâzu'lEşheb'iz. Mazharı esrârı tevhidiz, Üveysîmeşrebiz. Mu'tasım Bi'llâh'ız, ancak hankâhı dehrde, Mesti gülcâmı meyi aşkız, Melâmîmeşrebiz." diye, manevi yollarını ve usüllerini ilân eylediler.
Osman Şems Efendi 1883 senesine kadar, inzivada kaldı. Bu sene, bir manevi işaret ile, Bursa'ya azimet buyurup, burada uzun müddet bulunarak, nice insanlara doğru yolu göstermiştir. 1889 senesi sonuna kadar, arasıra İstanbul'a gelmek, Bursa'ya dönmek suretiyle devam ettiler.
Huzuruna gelenler, tatlı sohbetinden bıkmaz usanmazlardı. Daima diz üstü otururlardı. Az seyrek, uzunca beyaz sakallı, uzunca lehceli idi. Talebeleri derdi ki:
"Hocamızın huzuruna girildiği zaman kalbimizden mâsivâ silinir; yerine zikri Hak kâim olurdu. Yanında bulunduğumuz müddetçe, cemaline baktıkça bakacağımız gelir, yanından ayrılmayı canımız istemezdi. Meclisi şeriflerinde bulunduğumuz zamanın hatırası ve hasseten, tatlı hayalleri, bir dakika gözümüzün önünden kaybolmaz; huzurlarında iken, herkesin kalbinde bulunanları keşf eder, söylerdi.
Yaşları seksen ikiye ulaşınca, İzzî Efendi halifesi Sadeddin Efendinin beyânına göre 1892 (H.1310), mezar taşındaki tarihe göre 1893 (H.1311) senesi cemâziye'lâhirinin onsekizinci çarşamba günü canını canana teslim ederek naaşı Karaca Ahmed Türbesi karşısında, az aşağıda ve karşı sırada, yoldan beş altı adım içeride olan yere defn edildi.
Türbelerinin üstü açıktır. Demir şebeke vardır.
Osman Şems Efendinin üç halifesi vardır. Biri Üsküdar'da Canbazlar Kahyası Şükrü, diğeri mütekâidînden İzzî Efendilerdir. Üçüncüsü Hafız Bekir Efendidir.