Anadolu velîlerinden. Asıl adı Mehmed'dir. Doğum târihi ve yeri belli değildir. 1495 (H.900) senesinde Buhârâ taraflarından gelip Bursa'ya yerleşti. Emir Sultan hazretlerinin akrabası olduğunu bildirdi. O sırada Emir Sultan'ın dergâhında Abdullah Efendi isimli biri ders veriyordu. Bunun üzerine dostlarından biri Pîr Emir için, Mûsâ Baba semti civârında bir mescid ve dergâh inşâ ettirdi. Pîr Emir Sultan bu dergâhta ders verip talebe yetiştirmekle meşgûl oldu. Vefât târihi belli değildir. Vefât edince dergâhının bahçesine defnedildi.
Dergâhında talebe yetiştirmekle meşgûl olduğu sırada, bir grup misâfir ziyârete geldi.Namaz vakti gelince misâfirler Pîr Ömer'e abdest alınacak yeri sordular. Pîr Emir elindeki asâ ile câminin batı tarafında abdest alacak suyun bulunduğunu işâret etti. Oraya giden misâfirler, suyun olmadığını görerek, geri dönüp durumu Pîr Emîr'e bildirdiler. Ziyâretçilere; "Beni tâkib ediniz ve biraz sonra geliniz." diyerek günümüzde Asâ Suyu denilen yere gitti. Arkasından gelen ziyâretçiler de, biraz önce su bulamadıkları bu yerde, henüz kaynamaya başlamış bulanık bir suyun aktığını gördüler. O günden îtibâren o suya Asâ Suyu denilmektedir.
Bursa'nın Yunan işgâli sırasında, bir Yunanlı asker, Pîr Emîr'in türbesine girerek, ata biner gibi mezarın üzerine çıkıp, kötü sözler söylemeye başladı. O anda askerin ayakları kurudu. Feryâdı üzerine arkadaşları tarafından türbeden çıkarıldı. Durum Yunan komutanına bildirilince, Pîr Emîr'in türbesinin bulunduğu çevre Yunan askerleri için yasak bölge îlân edildi.
Yine Yunan işgâli sırasında Pîr Emîr mahallesine bakan korucu, bir gün elindeki sopası ile Pîr Emir'in mezarı üzerine vurarak; "Mâdem velîsiniz neden Yunanlıları Bursa'dan kovmuyorsunuz? Bu nasıl velîliktir?..." şeklinde konuşunca, korucu rüyâsında Pîr Emir'i görür. Pîr Emîr ona; "Vatan ve iffeti korumak size âittir. Canlılar ne gün için var. Biz mi gerek..." der. Sonra korucuya bir tokat atar. Sıçrayarak uyanan korucunun ağzı çarpılır ve kısa zaman sonra ölür.
Bir ara Pîr Emîr Câmiinin imâmı Hacı İshâk Efendi, bir gün câminin avlusunda ayaklarını türbeye karşı uzatmış halde uyuya kalır. Uykusunda bir zât ayaklarını tutarak türbeden çevirir ve bir daha böyle yatmamasını tenbihler. Hacı İshak Efendi, uyandığında yanında kimseyi göremez.